Diyarbakır’ da Sonradan Açılan Kapılarda (Tek Kapı-Çift Kapı) Strüktürel Problemlerin Georadar (Gpr) Cihazıyla Tespiti ve Değerlendirilmesi ile Depremin Bu Kapılar Üzerindeki Etkisi

 

Birçok uygarlıktan iz taşıyan Diyarbakır surları günümüze kadar özgün formunun sınırlarının neredeyse tamamını korumaktadır. Cumhuriyet dönemi sonrasında imar faaliyetlerinin hızlanması ile sur duvarlarının bir kısmında yıkılmalar olup, gereksinimlerden dolayı mevcut özgün kapılara müdahalede bulunup hatta yeni geçişler açılmıştır. Yeni kurulan şehir, surlara paralel bir şekilde surların kuzey batısında konumlanmıştır. Sur dışındaki yapıların çoğu bu bölgede yapılmıştır. Mevcut geçişler, sur içi ile sur dışındaki yeni yerleşim alanlarının arasındaki ulaşımda yetersiz kaldığı için 1950 yılında Çift kapı ve 1959 yılında ise Tek Kapı açılmıştır. Surlarda daha çok bakımsızlıktan kaynaklı hasarlar meydana gelmesine rağmen kentteki imar faaliyetlerinin artması ve kentin göç almasından dolayı insanlar tarafından da surlara hasar verilmiştir. Uzun soluklu bir restorasyon sürecine giren surlar sürekli trafik şiddetine maruz kalmaktadır. Günümüzdeki yoğun trafiğe maruz kalan ve sonradan açılan Tek Kapı ve Çift kapı için zemin ve duvarlarında trafiğin yarattığı etkileri belirlenmesi amacıyla bu kapılarda Georadar (GPR) yöntemi ile taramalar yapıldı. Georadar taraması, tarihi yapılardaki yapısal hasarların tahribatsız bir şekilde belirlendiği bir yöntemdir. Konusunda uzman Jeofizik Mühendisi ile belirlenen yerlerde ölçümler alındı. Zemin ve duvarlar için ayrı ayrı GPR taramaları yapıldı. Profil boyları 15 m ile 25 m arasındayken, penetrasyon derinliği (araştırma derinliği) zeminde 20 m, duvarda 4 m olarak seçilmiştir. Yapılan taramalar ile yapının zemin, duvar ve yakın çevresindeki deformasyonlarının (boşluklar, kırıklar, çatlaklar, vb.) tespit edilmesi amaçlanmıştır. Zeminde yer altı boşlukları, 4-20 cm arasında çökmeler, duvarlarda ise 5-10 cm aralıklarında boşluklar tespit edilmiştir. Kesitlerde bu hasarların yerleri işaretlemiştir. Yapıda belirlenen hasarlara yönelik müdahale yöntemleri geliştirerek, restorasyon çalışmalarına fayda sağlayacağı düşünülmüştür.