Mimari Tasarlamada Görselin Hegemonyasına Karşı Çok-Duyulu Bir Yaklaşım

 

Gelişen teknoloji, kolaylaşan görsel bilgi üretimi, gittikçe artan sayıda temsil ve paylaşım ortamları, görsel bilginin merkezde olduğu kuramsal ve pratik üretimleri artırmakta; görme odaklı düşünme ve temsil ortamlarındaki bu artış ve gelişme, insanların alışkanlıklarını, davranma, düşünme ve algılama biçimlerini de etkilemekte ve değiştirmektedir. Psikologlar, sosyologlar ve antropologlar gibi farklı disiplinlerden araştırmacıların bir araya gelerek yürüttükleri, görme, görsel bilgi, görsel algının nasıl yönlendiği ile ilgili araştırmalar ve bu durumu destekler niteliktedir. Genellikle, gündelik hayatın içerisinde fark edemediğimiz ve pek de üzerine düşünmediğimiz bu durum, mimarlık gibi düşünmenin ve üretmenin görsel ağırlıklı olduğu bir disiplinde, görselin baskınlığı sonucu mekânın diğer yanları göz ardı edilmekte ve bunun sonucunda mekânsal deneyim dar sınırlar içerisinde kalabilmektedir. Mimaride görselin hâkimiyeti üzerine düşünüldüğünde, tasarımın estetik kaygılardan daha fazlası olduğu, fiziksel ve zihinsel pek çok katkısının olduğu sonucuna varılabilir. Son yıllarda mimarlar ve tasarımcılar diğer duyuları, yani ses, dokunma, koku ve bazı durumlarda tat duyusunu tasarıma dahil etmeyi artırsalar dahi, bilişsel sinirbilim alanından ortaya çıkan, insan zihninin çok-duyulu doğası muğlaklığını korumaktadır. Duyusal bağlamda zenginleştirilmiş, duyusal farkındalığın tasarlama esnasındaki kararlara etki edebildiği tasarımlar ile herkes için daha fazla deneyim sunan mekânsal üretimler aracılığıyla insan zihninin çok-duyulu zihinsel yapısını harekete geçirmek mümkündür. Bu çalışmada ise, hem tekil olarak ele alındığında hem de, daha önemlisi, çoklu olarak incelendiğinde duyu-mimari tasarım etkileşiminin bir özeti sunulmaktadır.